Ulusoy Uluslararası Yatırım Holding A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı genç iş adamı Alican Ulusoy işinde olan başarısıyla ön plana çıkıyor. Şu an hayatta olmayan babası merhum Cemal Ulusoy'u örnek aldığını söyleyen Alican Ulusoy HT KULÜP Yazı İşleri Müdürü'müz Reşit ÖZET'e iş hayatındaki başarısının sırrını ve bilinmeyenlerini de anlattı. İşte Alican Ulusoy'un başarılı iş serüveninin bilinmeyenleri...




Röportaj: Reşit ÖZET




Alican Ulusoy'u kısa tanıyabilir miyiz?




1977 yılında İstanbul'da doğdum. İstanbul Alman Lisesi’nden mezun olduktan sonra American Inter Continental University’de "İşletme ve Yönetim Bilimleri" eğitimi aldım. Çok küçük yaşlardan itibaren ailemizin grup şirketlerinde çeşitli pozisyonlarda görev aldım. Ulusoy Ailesi şirketlerinin ayrılmasından sonra holdingleşme kararı alarak, Ekim 2008’de Ulusoy Uluslararası Yatırım Holding’i kurarak, aradan geçen kısa zamanda şirketini Türkiye’de ve yurt dışında lider bir marka haline getirmeyi başardık. Şuan Ulusoy Uluslararası Yatırım Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yapıyorum.




Üyesi olduğunuz ve görev yaptığınız derneklerler var mı?




Evet, TÜSİAD Üyesiyim ve Türk Amerikan İşadamları Derneği'nin Başkan Yardımcılığı görevini de yürütüyorum




İş hayatında genç bir yönetici olmak nasıl bir deneyim? Avantajları ve Dezavantajları var mı?




Genç bir insanım ama genç bir işadamı sayılmam. Herkesin sandığının aksine çok uzun yıllardır iş hayatının içindeyim. Çok küçük yaşlarda işin mutfağından başlayıp bütün aşamalarından geçerek bu noktaya geldim.Bir yandan zorlu bir eğitim hayatının içinden geçerken, öte yandan faaliyet gösterdiğimiz alanlardaki şirketlerin doğrudan içinde ve operasyonlarında yer aldım. Hem iş hayatının zorluklarını, ince ayarlarını, kırılma noktalarını gördüm, hem her düzeyde çalışanla muhatap olup, onlarla omuz omuza çalıştım. Yöneticiliği tüm bu aşamalardan geçerken, hem önümdeki örnekleri inceleyerek hem de adım adım kendimi tanıyarak öğrenme fırsatı buldum. Çalışan psikolojisini çok iyi deneyimlediğim için yönetici konuma geldiğimde çalışanlarımla empati kurmam kolaylaştı. Onların dilini biliyor olmak bir yönetici için en büyük avantajdır. Kısacası, tepeden inme bir patron değilim. Bugün bulunduğum konuma çok uzun yıllardır hazırlanıyordum.Genç yöneticilerin heyecanlı, acele karar veren olduğu yönünde bir kanı vardır. Bu durum benim için pek öyle olmadı. Ben, güçlü, çekip çeviren, belirleyici olma rolü üstlenmiş ve bunu başarıyla taşımış, uzun yıllar önce Ulusoy’u Ulusoy yapan ilkeleri koymuş bir babanın oğluyum. Ben de doğal olarak aynı rolü üstlenmek ve onun mirasını daha ileriye taşımakla yükümlüyüm. Bunu yaparken de çağın gerektirdiği yenilikleri, açılımları gerçekleştirmek ve uluslararası arena da güç sahibi olmanın yollarını araştırmak zorundayım.Özellikle de günümüz dünyasında İş yaşamında başarılı olmak istiyorsanız kendinizi yeni fikirlere ve değişime uyum sağlamaya açık tutmak; ilk anda çok yadırgasanız bile görüşlere, tavsiyelere kulak vermek zorundasınız. Eğer istişare etmekten çekinmeden, dengeleri gözeten bir yaklaşımınız varsa ve buna deneyimleriniz de ekleniyorsa genç bir yönetici olmanın dezavantajlarını yaşamazsınız. Gençliğiniz size engel değil, enerji ve heves aşılayan bir itici güç olur.






İş hayatındaki hedefleriniz neler?




İş hayatındaki öncelikli hedefimiz işbirlikleri çerçevesinde büyüyerek hem ülkemizde bir referans noktası olmak hem de uluslararası alanda Türkiye’yi en iyi şekilde temsil eden bir yapıya dönüşmek. Biz büyüdükçe ülkemize de daha fazla kazandıracağımıza inanıyoruz. Ülkemize kazandırmak zorundayız çünkü ülkemize çok şey borçluyuz. Büyümeyi mevcut faaliyet alanlarımızla sınırlı tutmayıp yeni yatırım alanlarına açılarak insanlarımıza daha fazla alanda daha çok hizmet sunmayı ve daha geniş istihdam yaratmayı hedefliyoruz. Bir yandan yeni yatırımlar yaparken diğer yandan mevcut şirketlerimizi daha da büyütmeyi istiyoruz. Tabi bu büyümeyi gerçekleştirirken çevreye ve insana verdiğimiz değeri de aynı ölçüde geliştirmeyi amaçlıyoruz. İşimizi ülkemize ve yaşadığımız dünyaya saygılı, bizden sonraki kuşakların da bizim yaşadığımız gibi bir dünyada yaşamasına olanak sağlayacak şekilde yapmak istiyoruz.




İşinizdeki prensipleriniz neler? Kendinize kimi örnek alıyorsunuz?




Kendime rahmetli babamı örnek alıyorum. Az önce de sözünü ettiğim gibi uzun yıllar önce babamın koyduğu ilkeler doğrultusunda hareket ediyorum. Kendimi bunlarla sınırladığım ve yenilikleri reddettiğim anlamı çıkmasın. Çünkü o ilkelerden biri de çağa uyum sağlamak için gerekli esnekliği göstermeyi bilmektir. Bir yandan da geleneklerimiz ve köklerimizle yeni dünya düzeninin getirdiği koşullar arasında bir denge kurarak yol alıyorum. Çünkü insanın hem geçmişten hem de bugünden öğreneceği çok şey vardır. Geçmişe kulaklarınızı tıkayıp salt geleceği kurgulamaya kalkışırsanız sağlam bir temel atamazsınız. Aynı şekilde geçmişin kırmızı çizgileri arasında sıkışıp kalır, değişimi reddederseniz yok olmaya mahkum olursunuz. İşte bu denge benim en önem verdiğim şeylerden bir tanesidir. Öğrenmeye açık bir insanım. Benim için öğrenmenin sınırı yoktur. Birinden bir şey öğrenmek için onun sizden daha eğitimli, daha kültürlü olması gerekmez. Bazen en çok işinize yarayacak bilgiyi hiç ummadığınız birinden alabilirsiniz. Bu yüzden insanların fikirlerini merak eder, elimden geldiğince dinlemeye çalışırım. Sadece işimle ilgili konuları takip etmekle yetinmem. Dünyada olup biteni izleyip fikir sahibi olmayı önemserim. Bildiklerim bana yetse bile kendimi geliştirme ihtiyacını daima hissederim.




Örnek bir yönetici nasıl olmalıdır?




Örnek bir yönetici öncelikle yapmakta olduğu işi tüm süreçleriyle çok iyi bilmelidir. Bir iş yürütülürken hangi aşamada hangi sorunla karşılaşıldığını ve o sorunun çözümlenmesi için atılması gereken adımları bilmelidir. Çalışanlarını iyi tanımalı, onlarla empati kurabilmeli, gerektiğinde sorunlarını dinleyebilmelidir. Bir çalışan yönetim sistemindeki katı hiyerarşi yüzünden yaptığı işle ilgili konularda bile yöneticisiyle konuşmaktan çekiniyorsa orada bir iç iletişim sorunu var demektir. İyi bir yönetici konumunu ve otoritesini kaybetmeden herkesle iletişim kurabilir. Ayrıca adil ve dürüst olmalıdır. Yenilikleri takip etmeli, kendisini önerilere ve tartışmaya açık tutmalıdır. Eleştirel bir bakışa sahip olmalı ama özeleştiri de yapabilmelidir. Çalışanlarına yanlış olduğunu düşündüğü şeyleri doğru bir dille anlatmalıdır. Çağdaş değerler ve etik kurallar çerçevesinde hareket etmeli, iş yaparken çevreye ve topluma karşı sorumluluklarını gözardı etmemelidir.



Başarılı bir iş adamı olmanın sırrı sizce nedir?




Daha önce de belirttiğim gibi iş yaşamında başarının ilk koşulu dengeleri gözetmektir. Dünle bugünü aynı potada eritip yenilikleri kendi yapınıza eklemleyerek ilerlemelisiniz. Sabırlı olmalı, hırslarınıza ya da öfkenize yenik düşüp aceleci kararlarla hareket etmemelisiniz. Temkinli davranmalı ancak girişimci yönünüzü de köreltmemelisiniz. Kendinize güvenmeli ama her şeyi bildiğiniz yanlış fikrinden uzak durmalısınız. İstişare etmeli, kendinizi başka fikirlerle beslemeli, güçlenmelisiniz. İşbirliklerine açık olmalı, dinlemeyi bilmelisiniz. Bütün bunları bir araya getiren bir denge kurmuşsanız, doğaya ve topluma karşı saygılıysanız, dürüstseniz, işinizle ilgili söz söyleyen, belirleyici bir insan konumuna gelmişseniz, başarılı bir işadamı olmuşsunuzdur.




Geçtiğimiz günlerde vefat eden başarılı iş adamı olan amcanız Saffet Ulusoy ile ilgili neler söylemek istersiniz? Amcanızın hangi yönlerini örnek alırdınız? Amcanızdan neler öğrendiniz?

"YILMADAN DEVAM ETTİ"




Saffet Ulusoy; bu ülkenin kalkınmasına ve refahına hizmet etmiş bir liderdir. Onun nesli sıfırdan bugün üzerinde yaşadığımız ülkenin ekonomisini inşa etmiştir.




Temsil ettiği jenerasyon; Türkiye’yi modern anlamda iş yapılan, ekonominin uluslararası piyasalarla eklemlenerek büyüdüğü bir ülke haline getirmek için canlarını dişlerine takarak çalışmış, bu arada da büyük bedellere, zahmetlere ve acılara katlanmıştır. Ancak yılmadan yollarında devam etmişlerdir. Bu manada bir lider ve öncü kimliği olan bir işadamını, kendi kendisini yetiştiren ve var eden kararlı bir örneği kaybettik. Onun iş yapış biçiminden öğrendiğim en önemli şey; İnsanın yatırımlarının birebir takipçisi olması gerekliliğidir. Bugünün şartlarında profesyonelleşme ve delegasyon kavramlarının önemi tartışılmaz ancak bu ülkenin iktisadi hayatını neredeyse sıfırdan var eden Saffet bey’in jenerasyonu için bu anlaşılır bir hassasiyet ve yaşam biçimiydi. Zamana ayak uydurmak bir gereklilik olsa da bugünde; bu prensipten, onların iş etiğinden ve yapış biçiminden öğreneceklerimiz var. Elbette Türk iş dünyası önemli bir kişiliği kaybetmiştir ancak benim için bu kayıp kuşkusuz manevi olarak ta çok anlamlıdır. Bizim için aile çok önemli bir değerdir. Acı tatlı bir çok tecrübe edindim kendisinden Ve ben Saffet Ulusoy’u daima bir duayen olarak bildim ve öyle hatırlayacağım.







İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR