Zarafetiyle, şık ve sade stiliyle cemiyet hayatının en gözde isimlerinden Yasemin Özilhan, hayatında en sevdiği rol olan anneliği, önemli girişimlerde bulunduğu iş hayatını, katıldığı sosyal sorumluluk projelerini MAG Dergisi’ne anlattı...




- Tekrar profesyonel iş hayatına atılma süreciniz nasıl gelişti?




Evliliğe adım attığım ilk günden itibaren Emine anne her zaman yanımda oldu. Onun bilge kişiliği ve engin tecrübeleri her zaman bana rehberdir. Özellikle ilk çocuğum doğduktan sonra, Emine annenin ve İpek Abla’nın benimle paylaştığı tecrübelerden biri de çocuk giyimi. Yakın dönemde mümessilliğini devraldığımız Carter’s markasını bana ilk öneren Emine annedir. Bu kadar önemli bir markanın Türkiye temsilciliğini üstlenme kararı, bu ve benzer açılardan baktığımızda oldukça rasyonel bir karardı. Markayı devraldıktan sonra, gerekli şirket içi operasyonel düzenlemeleri yaparak Carter’s Türkiye’yi geliştirmek üzere hızlıca kolları sıvadık. Benim görevim, markanın felsefesini kitlelere daha iyi anlatabilmek.




‘ŞİMDİKİ İŞİM OYUNCULUKTAN KOLAY’




- Ticaret hayatına alışabildiniz mi, yoksa hâlâ sizi zorlayan yönleri oluyor mu?




Oyunculuk da günün sonunda ticari bir hayat, sonuçta karşılığında para kazanıyorsunuz. Onda ürün kendi yeteneklerin, şimdi yaptığım işte ise daha somut ürünler var. Bana sorarsanız şimdi yaptığım iş daha kolay çünkü bir kere ürünün özelliklerini tanıtıp yayılımını sağladığınız zaman, bu özellikler ağızdan ağıza yayılmaya başlıyor. Önemli olan ilk adımı doğru atmak... Beni zorlayan değil ama çok özen isteyen iki konu var: Birincisi bu bir ekip çalışması. Göreviniz ne olursa olsun, çalışmanız tüm ekibin alacağı sonuçları iyi/ kötü etkiliyor ve bence bu büyük bir sorumluluk. İkincisi ise markanın mantalitesini Türk insanı ile buluşturmak. İki özgün karakteri yan yana getirip birbirlerini anlamalarını sağlamak için ciddi çaba sarf etmek gerekiyor.




- UNICEF ile ortak bir projeye imza attınız. Proje hakkında bizlere biraz bilgi verebilir misiniz?




Bu işbirliği ile UNICEF’in Türkiye’deki “Okul Öncesi Eğitim’ projesi kapsamında yıl boyunca gerçekleştirilecek çalışmalarla, çocukların okul öncesi eğitimine katkıda bulunmayı hedefliyoruz. Böylece, çocukların gelişiminde çok önemli bir yeri olan ‘Okul Öncesi Eğitim’den mümkün olduğunca çok çocuğun yararlanmasını sağlayarak, ülkemizin geleceğine de katkıda bulunmuş olacağız.




- İleriye yönelik başka sosyal sorumluluk projeleri düşünüyor musunuz, planlarınız var mı?




Tabii ki... Biz sosyal sorumluluk projelerine her zaman açık olacağız. Öncelikle sosyal sorumluluk, Özilhan Ailesi’nin kültüründe var. Ayrıca mümessili olduğumuz markanın, üretiminden satışına her aşamasında, sosyal sorumluluk bilinci üzerine kurulmuş etik kuralları var. Örneğin, Carter’s’ın pamuk tedarik ettiği üreticinin tarlasında çocuk işçi çalıştıramazsınız. Çalışma saatleri, güvenlik, sağlık ve eğitim gibi onlarca konuda ciddi kuralları ve hedefleri var. Bunun yanı sıra kendi adına yardım vakfı olan bir marka. Bu vakıf, çocuklara yönelik çeşitli yardım projeleri gerçekleştirirken, Unicef gibi kurumlarla da iş birliği yapıyor. Biz de gelecekte üzerimize düşeni yapacağız.




- Zarif, şık ve sade stilinizle her zaman beğeni topluyorsunuz. Sizin en çok beğendiğiniz stil ikonları kimler?




Kendi tarzıma yakın bulduğum ve çok beğendiğim iki isim var. İkisi de sadeliği bozmadan stil yakalamış insanlar... Audrey Hepburn’un, sade fakat göz alıcı olmayı başaran nadir insanlardan olduğunu düşünüyorum. Bir diğeri de serseri, umursamaz ama yine de şık tarzı ile Jane Birkin. Erkeklerde de salaş görünümle şıklığı birleştirmeyi başardığı için Jude Law diyebilirim.




‘Ebeveynler bilinçlenmeli’




- Dünyaca ünlü çocuk giyim markasının Türkiye’deki halkla ilişkilerini siz yürütüyorsunuz. On birinci mağazanızı açtınız. Bundan sonraki projeleriniz neler?

Benim görevim, markanın anne ve babalar tarafından tanınmasını sağlamak. Uzun vadede hedefimiz Türkiye pazarında tabii ki lider olmak. Çünkü ürünleri ve felsefesi ile öncü bir marka. Bu öncülük için de asli görevimiz ebeveynleri bilinçlendirmek. Ebeveynler bilinçli olursa talepleri artar, sektör gelişir. Gelişen sektör demek, yerel üreticilerin gelişmesi demek.




‘Eşim çok mütevazı VE YARDIMSEVER’




- Eşinizden ticaret hayatına dair tüyolar alıyor musunuz?




Eşimle hedef kitlelerimiz çok farklı olduğu için onun tüyolarını alıp kendi hedeflerime göre yorumluyorum. İzzet, çok mütevazı ve yardımsever bir insan. Kendi tecrübelerini, bilgisini, her zaman sevdikleriyle paylaşır. Tabii ki ben tam olarak yeni mesleğimde deneyim kazanana kadar, bana stratejik anlarda destek veriyor. İzzet’in bir konuyu binlerce farklı açıdan değerlendirme yeteneği var. Birçok insanın ondan destek alma sebebi, sanırım görülemeyeni görebildiği için.

‘Kendi hazırladığım bitki çayım var’




- İki çocuk annesi olmanıza rağmen her zaman formda kalmayı nasıl başarıyorsunuz?




Genetik olarak şanslı insanlardanım. Çocukluğumdan beri zayıf oldum, ince bir kemik yapım var. Unlu mamullere, makarna, pirinç gibi gıdalara eğilimim olmadı. Sebze ve protein ağırlıklı besleniyorum. Düzenli spor yapıyorum. Çeşitli bitkilerden hazırladığım bir çayım vardır. Tarifi çok basit: Kiraz sapı, mısır püskülü, maydanoz ve karanfil. Kaynatıp içiyorum.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR