Mersin'in Tarsus İlçesi’nde hunharca cinayete kurban giden 20 yaşındaki Özgecan Aslan’ın ardından tüm Türkiye yasa boğuldu. Vahşice öldürülen Aslan için Türkiye’de 7’den 70’e herkes ayağa kalktı. Kadın cinayetlerinin son kurbanı olan üniversite öğrencisi için tepki yağdıran kullanıcılar, Özgecan’ı kaybetmenin acısını ve hissettiklerini sosyal medyadan paylaştılar. Özgecan Aslan’ın ölümüyle yüreği yanan sosyete ve iş dünyasının ünlü isimleri de bu vahşete duyarsız kalmayarak hissettiklerini HT Kulüp aracılığıyla tüm Türkiye’yle paylaştı.

Elif Dürüst: ''İnsanlığın bittiği bir vahşet bu. Hepimiz elimizi taşın altına koyup, unutmamalı unutturmamalıyız.''




Heves Ekinci: ''Şimdiye kadar yapılanlar unutuldu. İnşallah bundan sonra ağır cezalar verilerek bu canavar ve canilerin önüne geçmek mümkün olur. Hayvanlar bile ya karnını doyurmak ya da kendini müdafa etmek için öldürür.''

'Özgecan miladımız olsun'

Arzu Sabancı: ''Türkiye'de şiddet gören kadın sayısı gün geçtikçe azalacağına çoğalıyor. Hatta bir kısmı bunu dile getirmeye korkuyor. Biz Mikader olarak çocuk yaşta tacize uğramış çocuklarımızın tekrar topluma kazandırılması için tedavi göreceği rehabilitasyon merkezi açmak için çalışmalara başladık. Bir kadın, bir anne olarak Özgecan'a yapılan vahşet karşısında üzüntü, kızgınlık, öfke duyuyorum ve bu olayın bir milad olup bazı şeylerin değişmesi için bir başlangıç olacağına inanmak istiyorum.''






'Yas tutmakla sorun çözülmez'




Serap Tibuk: Şiddet ve kadına yönelik şiddet, ülkemizin öncelikli sorunlarından. Bugün, Özgecan'ın ve her gün bu tür şiddete maruz kalan tüm kadınlar için sembolik bir yas tutuyoruz ama mesele siyah giyerek yas tutmakla çözülecek bir mesele değil tabii. Eğitim başta olmak üzere yapılacak o kadar çok şey var ki... Anneler eğitimli olmalı, o eğitimli anneler çocuklarını eğitmeli, yani toplum kökten çözmeli bu sorunu. Kolay bir şey gibi söyleniyor ama tabii ki değil, üstelik zaman alacaktır. Çözüm de tabii ki pembe otobüs ya da etek boyunu ayarlamak değil. İnsan gibi yaşamak için çocuklarımıza kadın ya da erkek olmaktan önce insan olmayı öğretmek zorundayız. Örnek vermek gerekirse: Bir anne düşünün, şöyle davranır: Kızına der ki; çay koy kızım sofrayı kur, kızım dogru otur. Oğluna ise 'Açmisin? Oğlum çay ister misin? Paşam, aslanım! Şimdi bu zaten çifte standartın basladığı an. Anneler değişmeli ki çocuklar değişsin. Olmalı, olacak. Ümidimiz bu yönde ve hepimizin sorumluluğu var.





Acısı ikiye katlandı




Feryal Gülman: Erkek annelerine bu konuda çok iş düştüğünü söyleyen Feryal Gülman, ''Bir erkek çocuk annesiyim. Bence hepimize düşen görevler var. Çok üzgünüm'' dedi. Özgecan Aslan'ın ölümüyle yıkılan Feryal Gülman'ın, dün annesinin fenalaşıp hastaneye kaldırılmasıyla acısı ikiye katlandı. Gülman'ın annesi, Şişili'deki Florence Nightingale Hastanesi'ne kaldırıldı.

Ahu Orakçıoğlu: Türkiye'de gün geçmiyor ki bir kadının daha hunharca katledildiği haberini duymayalım. Türkiye'nin her yerinde kadınlar hergün bir erkek tarafından dövülüyor, öldürülüyor ya da maddi, manevi işkenceye uğruyor. Özgecan'ın katillerine gösterdiğimiz tepki bu korkunç olaya duyduğumuz nefretin yanısıra bir birikimin de sonucu aynı zamanda. Kadınlar olarak kadınların çektiği Acılara karşı daha duyarlı, daha tepkiliyiz. Çünkü biz bu ülkede kadın olmanın ciddi bedellerini ödeyerek yaşadık, yaşıyoruz. Türkiye'de yaşayıp da evde, sokakta ya da işyerinde bu bedelleri ödemeyen kadın sayısı hiç şüphe olmasın ki çok azdır. Ama şimdi bu bedeli küçük sıyırıklar ya da maddi manevi yara bereyle atlatan kadınlarımız kadın olmanın bedelini kanıyla, canıyla ödeyen hemcinsleri için ayaktalar. Ve çözüme dair ciddi adımlar atılana kadar, siyasiler bu vahşeti çözme yönündeki sorumluluklarını gerçek anlamda üstlenene kadar protestolarına devam edecekler. Vahşetin arkasında ne var? Kanımca çok boyutlu bir mesele bu. sosyo ekonomik sorunlardan tutun, ne hazin ki toplum olarak şiddet kültüründen beslenen yapımıza kadar. Medyamız da var gücüyle bu Kültür'e hizmet ediyor ne yazık ki. Kadını erkekle eşdeğer görmeyen zihniyet de var. Kadını erkeğe mal gibi zimmetleyen kültürel yapı da var. Analarımızın oğluna kızından daha çok kıymet veren ve erkek egemen kültüre hizmeti töre sayan ezberi de var. Yani bu işin vebali bir yandan da kadınlarımızın boynunda. Son 50 yıldır süren iç göç ile küçük mahallelerinden uzaklaşan ve şehrin preferisine yığılan, ezilen yığınların içine düştüğü Boşluk duygusu var. Dini kuralların özünden uzaklaşıp şekilsel olarak uygulanmasının getirdiği dinin ahlaki boyutundan uzaklaşma var. Bu kadar karmaşık bir sorunu bir günde çözemeyeceğimiz aşikâr. Peki siyaset ve hükümet ne yapabilir? Meclisten sivil toplumda kadın erkek ayrımcılığını ortadan kaldırmaya ilişkin atılacak adımlara önderlik etmesini bekliyoruz. Bir yandan da cezalara getirilecek en üst artışla hukuki caydırıcılığın sağlanmasını bekliyoruz. Öyle bir noktaya geldik ki kadına şiddetin önlenmesi Hükümet'in ve siyasetin en öncelikli hedefi olmalı.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR